“Tımarcının” İncili Safsata Kılavuzu Yenilendi

2013-05-26 / psikiyatri /   / 0 Yorum /
26 Mayıs 2013'te Radikal İKİ'de "'Tımarcının' İncil'i Yenilendi" kısa başlığıyla ve ufak tefek değişikliklerle yayımlanan yazının orijinalini aşağıda okuyabilirsiniz:    “Tımarcının” İncili Safsata Kılavuzu Yenilendi   Psikiyatri dışında herhangi bir başka alanda bir kılavuz kitaba “İncil” dendiğini göremezsiniz. İnançlarla yürüyüp insanlara olmadık maddeleri tıbbi tedavi diye yutturan başka bir tıp dalı da bulamazsınız.

26 Mayıs 2013'te Radikal İKİ'de "'Tımarcının' İncil'i Yenilendi" kısa başlığıyla ve ufak tefek değişikliklerle yayımlanan yazının orijinalini aşağıda okuyabilirsiniz: 

 

“Tımarcının” İncili Safsata Kılavuzu Yenilendi 

 Psikiyatri dışında herhangi bir başka alanda bir kılavuz kitaba “İncil” dendiğini göremezsiniz. İnançlarla yürüyüp insanlara olmadık maddeleri tıbbi tedavi diye yutturan başka bir tıp dalı da bulamazsınız.

Batıda psikiyatrinin İncili diye adlandırılan psikiyatrik teşhiş el kitabının, kısa adıyla DSM’nin beşincisi bu hafta piyasaya çıktı. İlki 1952’de hazırlanmıştı; 106 teşhis kategorisi mevcuttu. İkincisi 1968’de hazırlandı ve kategori sayısı 185’e çıktı. İkincisi 1974’te gözden geçirildi ve “eşcinsellik”, yoğun tepkiler sonucu “hastalık” listesinden çıkarıldı. Sonra 1980’de üçüncüsü geldi. Teşhis kategorisi sayısı 265’e çıktı bu kez. Bu da 1987’de gözden geçirildi ve teşhis sayısı 292’ye çıktı. Dördüncüsü 1994’te 365 teşhis kategorisi ile ve 886 sayfayla (ikincisinin tam yedi katı uzunluğunda) önümüze sürüldü.

Şimdi beşincisi geliyor; 947 sayfa, teşhis sayısını henüz teyit edecek bir kaynak bulamadım, ama herhalde 400’e yaklaşmıştır.

Teşhis sayısı yıllar içinde çoğaldı, ilaç sayıları ve ilaç kullanım oranları arttıkça arttı, ama “şizofreni” dedikleri şey başta olmak üzere “tedavi” başarısı diye bir şey yok ortada.

Şaşırtıcı gelişmeler

Ömrüm yetmez diyordum psikiyatrinin bacağının kırıldığını görmeye, hâlâ da demeye devam ediyorum aslında. Ama beklemediğim şeyler de olmuyor değil. Bunca yıldır psikiyatriye, bu teşhis el kitabına arka çıkan Amerikan Ulusal Akıl Sağlığı Kurumu’na bir şeyler oluverdi. Kurumun direktörünün başına taş mı düştü nedir, DSM “bilimsel” değildir diye açıklama yapıverdi. Direktör Thomas Insel, sadece birtakım semptomlara bakarak teşhis koymanın anlamsızlığını vurguladıktan sonra, eğer psikiyatri “bilim” niteliği kazanacaksa bu teşhislerin sebeplerini “biyolojik” olarak bulmak, göstermek zorunda , dedi.

Amerika’da “junior” Bush döneminden itibaren milyonlarca dolar akıtılıyor bu uğurda, şimdi Obama da destekliyormuş takip edebildiğim kadarıyla, ama sonuç sıfır. Henüz tek bir teşhis kategorisi yok ki biyolojik kaynağını gösterebilsinler.

Bu kez psikologlar da uyanıyor gibi

Şaşırtıcı gelişmeler oluyor dedim, dahası var. Kendime psikolog demeye utanıyorum epeyce bir süredir. Yaklaşık on dört yıl önce 26 Eylül 1999’da burada “Bir İnsanlık Düşmanı: Psikiyatri” yayımlandığında, tımarcılar ayağa kalkmıştı ve bu beklediğim bir şeydi; ama psikologların (bilhassa akademik çevrenin) neredeyse aynı düzeyde tepki vereceğini beklemiyordum. Kraldan fazla kralcı bir tavırla karşıma çıkmışlardı.

Şimdi, Türkiye’de değilse de, yurt dışında, daha çok Britanya’da psikologlar da seslerini çıkarmaya başladılar. Bilhassa Guardian gazetesi bu karşı çıkışlara epeyce yer verdi. Amerika’da da New York Times başı çekti denebilir genel eleştiri yazılarına yer vererek.

Psikoloji deyince

Bu DSM’ye karşı çıkışlardan öte, son yıllarda çok önemli bir başka gelişme var, psikologların aslında gururla sahiplenmeleri gereken, ama nafile kör kör baktıkları.

Finlandiya’da bir psikolog, Jakko Seikkula, bir dizi akademik makaleyle de paylaştığı üzere, adına Açık Diyalog (Open Dialogue) dediği bir yaklaşım ve uygulama ile “şizofreni” teşhisi konmuş kişilerde ilaçsız milaçsız %85’e varan yüksek oranlarda sonuca ulaştığını bildirdi.

Dünya genelinde psikolojinin kendini konumlandırışının savunulur bir yanı yok, şu aşamada psikiyatrinin hakimiyetine karşı çıkacak bir gücü filan da yok, burada uzmanlararası bir tartışma zeminine işaret ediyor da değilim. Ama bilinmesi lâzım ki, insanlık durumlarını kavrayış da, anlamlı çözümleri üretmek de, psikoloji disiplini içinden çıkacaktır. Bugün değilse, yarın.

İnsanlık bu traji-komik durumu yavaş da olsa görmeye başlayacaktır. Altmışlarda “anti-psikiyatri” çok sağlam bir çıkış yaptı, ama o kavrayışın yaygınlaşmasına uygun bir toplumsal bilinç mevcut değildi belki de. Bir de yakınlarda okudum, 1970’lerin başlarında psikiyatri uzmanlığını seçen tıp mezunu bulamaz hale geldiklerinde, kapalı kapılar ardında alınan kararlar doğrultusunda “tek ses” çıkarmaya başlamış psikiyatri dünyası. Psikiyatri içinden kimse, hiç kimse basına eleştirel bir beyanda bulunmayacak, söz alan her psikiyatrist bu sorunların (sözde hastalıkların) biyolojik olduğunu vurgulayacak, demişler. Tuttu da bu stratejileri. Kritik noktaları ele geçiriverdiler kısa sürede. Sonra da ilaç endüstrisinin de finansal gücüyle dayadılar ilaçları.

Ama şimdi kendilerine destek vermiş olan kurumlar bile “bilim” filan olamadınız diyor. Psikiyatri dünyasının ellerini ovuşturarak “anti-psikiyatri” dalgası geçti dedikleri noktada, peş peşe en sıkı anti-psikiyatri kitaplarından daha etkili kitaplar geliyor okurun önüne. Metis Yayınları’ndan birkaç yıl önce çıkan Joanna Moncrieff’in “İlaçla Tedavi Efsanesi” böyle bir kitap örneğin. Herhangi bir aklını yitirmemiş tımarcının bu kitabı okuduktan sonra ilaçları savunabilmesi mümkün olmamalı.

Mümkün oluyor fakat… çünkü başlarına DSM düşmüş tımarcıların akılları ilaç pazarına çıkmış durumda…

Not: İngilizcede gündelik dilde psikiyatriste “shrink” denir. “Shrink”, büzme, çekme, küçül(t)me anlamı taşır, psikiyatristin ilaçla kişiyi normale sıkıştırmasını anlatır bir anlamda. “Shrink”in Türkçesi için “tımarcı”yı kullanıyorum epeydir…

Üstün Öngel, Sosyal Psikolog

/... 

Rolex Replica
replica watches

Sayfamızı Paylaşın


Sayfa Yorumları

Yorum Bırakın